Teknolojinin gelişmesiyle birlikte cep telefonları hayatımızın tam orta noktasında yer almaya başladı. Özellikle internet kullanımına olanak vermesiyle cep telefonları adeta birer cep bilgisayarlarına dönüşmüş durumda. Bu da çeşitli uygulamalara bilgisayara ihtiyaç duymaksızın ulaşabileceğimiz anlamına geldi. Şimdilerde çoğu insanın çeşitli sosyal medya platformlarında hesapları bulunmakta. Sadece bu uygulamaların birer kullanıcısı değil aynı zamanda yüklediğimiz fotoğraflar ve diğer eylemler ile birlikte bu sosyal medya platformlarının üreticisi konumuna dönüşüyoruz.
Şimdi kendi günlük hayatımızı gözden geçirelim. Sabah uyandığımız andan akşam uyuduğumuz ana kadar ekran karşısında ne kadar zaman geçiriyoruz? Neden bu uygulamaları kullanıyoruz? Kimleri takip ediyoruz veya neden bu kişileri takip ediyoruz? Yüklediğimiz fotoğraflar veya yaptığımız yorumlara özen gösterme derecemiz ne kadar? Sosyal medya platformlarında yaşamımızın hangi yönünü daha çok gösteriyoruz? Neden belirli mekanlarda bulunduğumuzu belirtirken başka mekanlarda bunu tercih etmiyoruz? Hangi anlarımızı, fotoğraflarımızı veya kişileri paylaşmayı tercih ediyoruz? Sosyal medya aracılığı ile oluşturduğumuz arkadaşlıklar bize yetiyor mu gerçekten? Bir başka açıdan bu tür uygulamaları kullanmıyorsak neden kullanmamayı tercih ediyoruz? Neden uzak duruyoruz?
Bu sorular çerçevesinde düşündüğümüzde herkes kendi açısından cevaplar bulacaktır. Ama temel olan bir şey vardır. O da sosyal medya platformlarında çoğunlukla ideal olanı paylaşmamız. Hesaplarımızın olduğu sosyal medyalara şöyle bir göz gezdirdiğimizde herkesin en mutlu, en güzel ve en keyif aldığı anları paylaştığını görmemiz muhtemeldir. Adeta bir sahne önünde gibi hissediyoruz kendimizi. Günlük yaşantımızda sosyal medyada içerikler paylaşanlar olarak hepimiz birer tiyatro oyunun oyuncuları gibiyiz. Uyandığımızda sahne önüne çıkmaya başlıyoruz ve gün içerisinde performansımızı gösterdikten sonra akşam yastığımıza rahat bir şekilde kafamızı koyup uykuya dalabiliyoruz.
Elbette yukarıda yer alan durumun dışında kalan hesaplar da mevcut. Daha eleştirel yaklaşım içerisinde içerik üreten, belli noktalara dikkat çekmeye çalışan, çeşitli toplum meseleleri noktasında örgütlenme ve bilgilendirme amacı güden insanlar da var. Bu kişilerin sosyal medya aracılığı ile oluşturduğu etki asla göz ardı edilemez. Çünkü artık bilgiye, eğlenceye ve ihtiyacımız olan her şeye sosyal medya ve dolayısıyla internet aracılığı ile ulaşabiliyoruz. Bu açıdan bakıldığında oldukça işlevli bir araçtır.
Peki, biz yukarıda yer alan durumların hangisinde yer alıyoruz? Sadece başkalarının paylaştığı şeyleri izleyen, beğenen, yorum yapan ve dolayısıyla tüketim yapan kişiler miyiz? Yoksa bizler de üretici noktasında katılım sağlayabiliyoruz? Var olan kişiliğimiz ve özelliklerimizle sosyal medyada yansıttığımız kişiliğimiz ne kadar örtüşüyor? Hayata bakış açımız dönüşüyor mu, yoksa gördüklerimiz mi bizi dönüştürüyor? Kendi benliğimizi kullandığımız sosyal medyalarda nasıl sunuyoruz? Ne dersiniz bu konuda kendimize dönüp bunları düşünmenin zamanı gelmedi mi?