Geçtiğimiz hafta bayram sayesinde 9 günlük bir tatil süreci yaşandı. Sahil kenarlarına akın eden insanlar denizin keyfini çıkardı. Bir grup sahil kenarlarında keyif yaparken başka bir grup da köylere gitti. Malum herkesin bütçesi tatil yapmak için yeterli değildi.
Sosyal medya tatil fotoğrafları ile doldu diyebiliriz. Ancak sayılı gün çabuk geçer hesabı tatil de kısa sürede bitti ve çalışmaya geri döndük.
Belki de en sendromlu pazartesi, tatil sonrası olan ilk pazartesi oldu. Bırakın çalışmayı işe gitmek bile zor geldi hepimiz için. Mola vermek, dinlenmek, kendimize zaman ayırmak gibi kavramlardan ne kadar uzak kaldıysak azıcık bir dinlenince çalışma hayatına geri dönmek oldukça can sıkıcıydı. Monoton hayta geri dönmek, sabahtan akşama kadar çalışmak, evi akşamdan akşama kullanmak veya her sabah alarm ile uyanmak zorlayıcıydı. Kurumsal hayat birçok olanağı beraberinde getirse de ne kadar çok taviz verdiğimiz ile yüzleştik. Belki de bundan pazartesi oldukça sendromluydu.
Her tatil sonrası yaşadığımız bu duruma zaman geçtikçe yine alışıyor ve unutuyoruz. Çalışma motivasyonumuza kavuşmak zor olsa da mecburiyetler zorunlu kılıyor. Mecburen alışıyor ve sonrasında mecburen işe gidiyoruz. Çünkü yaşamak değil de hayatta kalmak için çalışıyoruz.
Sevdiğimiz ve çalışmaktan keyif aldığımız işlerde değil de belirli statüleri olduğu için seçilen meslekleri yapmaya çalıştığımız için bunu yaşıyoruz. Elbette atanamadığı veya iş bulamadığı için işsiz olarak yaşamak zorunda kalan insanları unutmamak gerekiyor. Aradığı kriterlerde iş bulamayıp zorunlu olarak para kazanmak için herhangi bir işte çalışan insanlar da var. Unutmamamız gereken birçok şey var her durumda.
Biz daha basit düşüneceğimiz bir taraftan konuyu ele alalım. Çok iyi para getirir, iyi çevre sağlar, ailem istiyor vs gibi nedenlerle seçilen mesleklerde çalışan insanları düşünelim. Mutsuz olduğumuz işlerde yıllarımızı harcıyoruz. Yeniden başlamak zor geliyor. Var olan standartları düşürmemek veya kaybetmemek için bırakamıyoruz var olan işlerimizi.
Kendimiz için en son en zaman bir şey yaptık? Kendimize ne zaman hediye aldık? En son ne zaman gerçekten mutlu olduğumuz ve keyif aldığımız bir iş yaptık? Oradan oraya koştururken ve günlerimizi öylesine geçiriyorken kendimizi unutuyoruz. Sonrasında kendimizi unutmaktan çok ruhumuzu unutuyoruz. Kim olduğumuzu kaybediyoruz, unutuyoruz. Neyi sevdiğimizi, ne yapmaktan hoşlandığımızı göz ardı ediyoruz. Tatil zamanları tüm bunları hatırladığımız, yaşadığımız zamanlar. Belki de sadece tatillerde değil de diğer tüm zamanlarda kendimize zaman ayırmaya ihtiyacımız var. Bunu unutmamak gerekiyor belki de. Ne dersiniz?