Son dönemde büyük olaylar yaşıyoruz. Hayatımızı her alanda etkileyen ve etkileyecek olayların adeta bir seyircisi gibiyiz. Ne olduğunu anlamıyor, anlasak da bağlamını göremiyoruz. Kocaman dünyanın küçücük insanlarının bireysel çıkarları etrafında oluşan ‘Truman Show’ hayatı yaşıyor gibiyiz. Neye ne kadar dayanabileceğimizi görmeye çalışan bilim insanlarının kurbağaları gibiyiz adeta.

Geçtiğimiz hafta Instagram’ın engellenmesi ile başlayan süreçte ilk başta en fazla ne olabilir ki diye düşündük. Anlık veya günlük engellemelere alışmıştık. Ancak günler geçemeye başladıkça çözümler bulmaya başladık. Ancak unuttuk. İdeolojinin hayatımıza nasıl işlediğini görmek istemediğimiz ve kendimiz için kaçış yolları bulduğumuz bir olayı daha deneyimlemiş olduk. Instagram ne zaman açılır bilmiyoruz ancak susmaya devam ettikçe siyaset evimizin içinde 1984 misali gözlerle izleneceğimiz günler uzak değil gibi.

Instagrama giriş engelinin gelmesinin nedeni ise çok daha başka bir konu. Olası bir savaşın nasıl oluştuğuna şahitlik ediyoruz adeta. Milyar ışık yılı uzaklığı değil hemen sınırımızda yer alan ülkelerin yaşadıklarını takip etmeye başladık. Sığınakların inşa edilmesi, misilleme saldırılar, atanan vekiller ve ne olacağını bilmeyen insanların geleceğinin yok edilmesi.

Çok değil yüzyıl öncesinde yaşananlardan hiçbir ders çıkarmadan ilerleyen dünya ülkeleri ve insanları bugün benzeri hataları yeniden yapıyor. Kendine ve ülkesine zarar veriyor, koskoca bir geleceği yok ediyor ve dünyayı daha az yaşanılabilir kılıyor.

Dünyanın bir tarafı refah içerisinde bir yaşam sürerken diğer tarafı hayatta kalmakla uğraşıyor. En temel haklarından mahrum kalan insanlar varlıklarını göstermeye çalışıyor. Binlerce yıldır var olan insan yine yeni ve yeniden kendi varlığını sorgulamaya ve yaşama tutunmak için nedenler bulmaya çalışıyor.

Tüm bu savaş, siyaset ve takip edemediğimiz gündem içerisinde temel haklarımızın sınırlandırılması normal değil. Yaşam hakkımızın güvencesiz bir dünyada net olmayışı normal değil. Ülke ve dünya yöneticilerinin insanların refahından uzak kararlar alıp uygulaması ve dünyayı bir çıkmaz öfkeye doğru sürüklemesi doğru değil. Bu yüzyılda insanların açlıktan ölüyor olması normal değil. Adeta film senaryosu gibi olan olayları yaşıyor oluşumuz normal değil. Normal olmayan şeyleri normalmiş gibi görüp yaşamaya devam etmek, normal değil.

Normal olmayan tüm bu olaylar içerisinde yaşıyor oluşumuz da normal değil. Sonunu bildiğimiz bir hikayenin bu defa farklı olacak diye yeniden başlamak da normal değil. Katliam, savaş, ölümler, kısıtlamalar, engellemeler ve daha nicesi insanlık erdeminden oldukça uzakken en içimizde acı şeklinde tüm bunları hissediyor olmamız normal değil. En kötü ne biliyor musunuz, tüm bunların normal olmadığını anlatmaya çalışmak. Ne dersiniz?