Her tarih dersinde gördüğümüz, adını andığımız ve müthiş zafere konu olan şehrimiz Çanakkale. Her gezinin uğrak noktası şehitliğe sahip güzide ilimiz. Sahip olduğu coğrafi konumun dışında barındırdığı doğal güzellikler ile de insanları kendine çeken yer Çanakkale.
Şimdi büyük bir yangınla mücadele ediyor Çanakkale. Bu yaz yangın çıkmasın diye umut ederken yine büyük bir yangını izliyoruz sadece. İzleyebiliyoruz çünkü elimizden bir şey gelmiyor değil gelemiyor. Birçok canlıya ev sahipliği yapan orman yok oluyor. Yüzlerce binlerce insanın yurdu olan yerler yok oluyor.
En son Manavgat’ta ve Marmaris’te yaşanan yangınlar aklıma geliyor. İnsanların çaresiz çırpınışları gözümün önünden gitmiyor hala. Evlerini terk edemeyen hayvanları kurtarmaya çalışan insanlar aklıma geliyor. Yok olan binlerce hektar orman eski haline hala dönemiyor, bunu düşünüyorum.
Şimdi aynı şeyi yeniden yaşıyoruz. Söndürülmesini beklediğimiz, beklerken de tüm duyguları aynı anda yaşadığımız bir yangın. Öfke duyuyoruz neden hala önlenemedi yangın diye. Çaresizlik hissediyoruz, elimizden bir şey gelmediği için. Nedenini bulmaya çalışıyoruz, nasıl çıktı yangın diye düşünüyoruz. Yol kenarından başlamış diye bir söylenti dolaşıyor. Bir izmaritten ya da cam şişesinden yangın çıkmış olabilir. Ama sebebi ne olursa olsun hala daha önlenememiş olması daha çok can sıkıyor.
Yangınları, selleri düşünürken iklim krizinin ne kadar önemli olduğunu bir kere daha hatırlamamız gerekiyor. Dünyamız yok oluyor. Biz dur demiyoruz, önlem almıyoruz, müdahale etmiyoruz. Yarınlar yokmuşçasına yaşarken ve tüketmeye devam ederken bana okunmayan yılan bin yaşasın modunda hayatımıza devam ediyoruz. Böyle oldukça da hiçbir çözüm aramaksızın eylemlerimizin sonuçlarını yaşıyoruz. Sorumluluk almadan bunu yapıyor olmak daha can sıkıcı sonuçlar ortaya çıkarıyor.
Söylenecek çok şey varken en kötüsü de ne söylersek söyleyelim hiçbir kelimenin duygularımızı ifade edemeyecek oluşu. Sosyal medya hesaplarımız üzerinden ifade etsek bile hiçbir şekilde yeterli gelmeyecek oluşu da başka bir durum. Zaten hep böyle oluyor diyip susup köşemize çekilmek ve hiçbir şey yokmuş gibi davranmak ise çoğunlukla karşılaştığımız bir durum. Konuşamayanlar diye bir roman olsaydı adı bizim ülkemiz ve insanlarımız olurdu heralde.
Ama ne olursa olsun susup oturalım, yine çıkan yangınları ve yok olan ormanları izleyelim. Ne dersiniz, böyle yapmak çözüme ulaştırır mı bizleri? Rahat eder mi içimiz?